Bugün Facebook zaman tünelimde bir hayvansever grubun ilginç bir paylaşımına tanık oldum. Metinde geçen şu ifadeler üzerine düşünmeye ve yazmaya değer miydi bilmiyorum ama tutamadım kendimi.
Bir köpek sahiplendirme grubu "Bekara, öğrenciye, nişanlılara köpek vermediğini, küçük ırkları bahçelere..." kesinlikle vermediklerini (!) yazıyordu. Dahası kuru mamayla besleyenlere, doğal beslemeyenlere... diye devam ediyordu paylaşım.
"VER-Mİ-YO-RUZ!!!" diye başlayan ilanın zaten "vermek" sözcüğünü kullanmasından açıkçası pek hazzetmemiştim. Bu yukarıdan ve hayvanı verilip alınan bir nesne statüsüne koyan tabir bence bir hayvansever grubuna yakışmamıştı. Ancak ilan hazırlanırken o kadar detaylı düşünülmediği de aşikardı. Yine de ilanı hazırlayanın yaklaşımı konusunda fikir vermiyor da değildi.
Bekara köpek vermiyordu grup... Evli olmak lazımdı köpek bakabilmek için.
Nişanlılara köpek vermiyordu... Evli olmak lazımdı?
Öğrenciye köpek vermiyordu... İş sahibi olmak lazımdı...
Sorsak kendilerine, "Evleniyorlar eşleri istemiyor, sokağa atıyorlar; nişan atıyorlar köpek ortada kalıyor. Mezun olup ailelerinin yanına dönünce terk ediyorlar." diyecekleri aşikar. Böylece genellemiş olmalılar insanları, boşanma oranlarından habersizce, üstelik de insanların özel hayatlarını kurcalayacak kadar da hadsizleşmiş olmalılar. En kibar ifadeyle önyargılarıyla yönetiliyorlar diyelim.
Ne sebeple olursa olsun, bir insanı birey olmaktan çıkarıp bir gruba (evli, bekar, çocuklu, çocuksuz, öğretmen, polis, emekli, genç, yaşlı, erkek, kadın vb.) dahil ederek bir eylemini sınırlandırmak istemek, baskılamak ve genellemelere ulaşmak bana sığ geliyor. İnsanların birey olduğunun ve içinde bulunduğu medeni durum ya da sosyal statünün onun davranışlarını tektipleştireceği algısına nasıl varabilir insanlar, şaştım doğrusu.
Bunu yazmak bile gülünç ama hayvan sahiplerime baktığımda, içlerinde köpeğine inanılmaz özen gösteren evlisi, bekarı, öğrencisi, nişanlısı, emeklisi pek çok insan olduğu gibi; pekala boşanınca ya da çocuk sahibi olunca köpeğinden vazgeçen de nice insan görmek işten değil. Aynı şekilde mezun olunca terk edeni de yok mu? Elbet var. Ama bu, öğrenci alıyorsa kesin terk eder diyebileceğimiz anlamına da gelmez!
Bekar olmakla köpeğe iyi bakmamak ya da köpeği terk etmek arasında pozitif bir korelasyon olduğunu sanmıyorum. En basitinden kendime baktığımda bekarken ve öğrenciyken sahiplendiğim köpeğimi sevmeyen ya da istemeyen biriyle ne sevgili olurdum; ne de eş. Ya da daha açıklayıcı olması açısından, kişi belki hiç evlenmeyecek? Eee yani bu insan köpek sahiplenemeyecek mi ömrü boyunca bir barınaktan? Belki sadece köpeği olsun istiyor hayatında? Bir köpeğin kaderini ellerinde tuttuğuna inanan bu insanlar kendilerinde bu köpeklerin ve onları sahiplenmek isteyen insanların hayatlarını birleştirmeme gücü de bulabiliyorlar pekala. Bu nasıl bir egodur, bu hakkı, bu gücü bu topluluklara kim vermiştir?
Çocukluya, bekara ya da hayvan sahibine ev vermemek ne kadar dar bir düşünceyse, herhalde bu hayvansever grubun bekara, öğrenciye ya da nişanlıya "kesinlikle köpek ver-me-me-si" de aynı dar düşüncenin ürünü olabilir. Başka yerde lanet ettikleri, aynaya baktıklarında göreceklerinden çok da farklı değil aslında. Üstelik ev, kişinin kendi inisiyatifinde bir malken, köpek bir mal değil. Nereden baksak evini vermeyen adamın canı istememiştir vermemiştir, kendi düşüncesidir, haklı veya haksız ev onundur. Ya köpek? Köpek bu insanların malı mıdır ki üzerinde böyle güçlü bir hakka sahip olduklarını düşünmektedirler?
Bir de küçük ırk mevzusu var. Mesela küçük ırkı bahçeye vermiyorlarmış? Apartmanda yaşarken duvar kağıtlarına kadar yiyen enerji seviyesi had safhada bir cocker'ım var. 1.5 yaşında sahiplendim. Günün neredeyse 23 saatini.5 dönümlük bahçede fıldır fıldır koşarak hiç yorulmadan geçiriyor. Bu köpeği eve hapsetmek başlı başına hem sahibi hem köpek için işkence. Bu yazıyı yazarken saat 00.18, Gofret hâlâ bahçede haylazlık peşinde. Buyursunlar Gofret'i daireye versinler de göreyim, neler yaşıyorlar. Kinolojiden, ırklardan bu kadar habersiz bu kişilerin bir araya toplanıp hayvanlar, onları sahiplenme kriterleri vs. adına kendi kendilerine kararlar vermeleri sizce de umut kırıcı değil mi?
Nice küçük ırkın aslında av köpeği olduğundan habersiz, onları apartman dairelerine sıkıştırma şartı koyarak bir de kendilerince süper sahiplendirmeler yaptıklarına inanıyorlar; sayfa yöneticilerinden biri de çıkıp demiyor ki "Arkadaşlar böyle genellemeler yapıyoruz ama bekar var bekar var; küçük ırk var, küçük ırk var..." diye.
Sayfa ziyaretçilerinden tepki alınca ise "Bizim topumuz, istersek alır gideriz" misali köpekler kendilerine ait malmış gibi "Biz vermiyoruz, ne deseniz de..." diye tepki koyuyorlar.
Köpek sahiplendirmek, evsiz hayvanlarla uğraşmak zor ve stresli bir iş elbette. Her gün defalarca bu stresi kaldıramayan nice hayvan gönüllüsünün agresifleştiğine ve antipati topladığına tanık oluyoruz. Oysa bu işler sağlam kafayla oturup planlanması, belirli şablonlar, anketler kullanılarak yapılması gereken işler. Bilimsel işler aslında, çocuk oyuncağı değil. Ne her insan birbirinin aynı; ne her köpek birbirinin aynı. Önemli olan doğru insana doğru köpeği sahiplendirmek ve bunu bilimsel temellere dayandırarak yapmak. İnsanları suçlamak ya da önyargı ile yaklaşmaktansa bakıma muhtaç hayvanların var olduğu ve var olacağı gerçeğiyle, daha bilimsel ve ayağı yere basan organizasyonlarla mücadele etmektir. Hedef olarak insanları ya da grupları almaktansa sahipsiz hayvanların neden sahipsiz oldukları, sokağa terk edilen köpeklerin neden terk edildikleri konusunda daha bilimsel yaklaşımlar ortaya konmalı, sorunların kaynakları ortadan kaldırılmalıdır.
Yıllardır köpeklerin chiplendirilmesi ve daha sahiplenildiği esnada kayıt altına alınması gerektiğini savunuyoruz. Ülkemizde ise henüz veteriner kliniklerinin neredeyse çoğunda microchip okuyucu yok. Geçtiğimiz haftalarda, evin kapısını açıp kaçmış bir köpeğin, sahibi tarafından bulunmadan önce bir gönüllü grup tarafından yakalanıp, kısırlaştırılıp, sahiplendirilmek istenmesine de tanık oldum. Üstelik köpeğin üstünde microchip'i vardı ve Köpek Irkları ve Bilimleri Federasyonuna ve Irk Derneği'ne kayıtlı bir köpekti bu. Bulan hayvansever gönüllümüz "SOKAĞA ATILMIŞ!!!" diye üç ünlemli bir ilan vermeden, kısırlaştırtmadan evvel microchip'i var mı acaba, köpek kayıtlı mı diye aratsaydı, sahibi bulduğunda gereksiz yere operasyon geçirmemiş olacaktı hayvan... Neyse, o başka bir yazımın konusu...
Herkese köpekleriyle beraber mutlu anlar...
Oktay Gülsaçan
Köpek Eğitmeni
İzmir - 2013
Social Medya Hesaplarımız